Yorulmak da Haktır
Planlı günler, haftalar, aylar hatta yıllar... Her şeyimiz planlı. Kaçta kalkacağım, kaçta yemek yiyeceğim, kaçta işten çıkacağım, spora gideceğim, yatağa gireceğim... Hepsi belli. Hafta içinin son günü geldiğinde yaşanan o kısa süreli mutluluk ve pazar akşamının burukluğu. Halbuki… Planımız olmasa da her gün aynı değil mi? İlk insanlar güneş doğunca uyanır, güneş batınca uyurdu. Vücudumuzun sirkadiyen ritmi buna uygun çalışıyordu. Bizse artık içimizden gelmeyen ama toplumun dayattığı bir düzenin çarkındayız. Zorunluluklar, listeler, saatler… İstiyorum ki önümdeki 1-2 ay hiçbir planım olmasın. Sonrasında da olmasın. Elbette zihnimi meşgul edecek, beni oyalar bir şeyler bulurum. Ama hiçbir şeyi “zorunda” olduğum için yapmayayım. Her gün belirsiz olsun, anı yaşayayım. Ve sadece huzurlu olayım. Aslında bu his tanıdık. Çocukluğumdaki yaz tatilleri böyleydi. Üç ay boyunca ne yapacağım belli değildi ama kalbim pırpırdı. Günler upuzun, özgür ve neşeliydi. Evet, sonunda okula döneceğimizi ...